Şimdi bunun modayla, alışverişle ne alakası var diyeceksiniz... Haklısınız. Ama bunu mutlaka yazmalıydım... Hem bu ara  MSA 'da workshoplar çok moda :)

Geçen hafta severek takip ettiğim bloglardan olan Seyahatperest'in yazarı Özge'nin davetlisi olarak MSA'da Şef Jakob Mielcke'nin workshop'ına katılma şansım oldu. Aslında uzuun uzun bu tecrübeden bahsetmeyecektim ancak bugün Vatan gazetesi'nden Ayşe Acar'ın Mielcke röportajını görünce yazmadan edemedim.

Bir süredir aklımda İtalyan Mutfağı ya da Cupcake atölyesi gibi bir çalışmaya katılmak vardı, muhtemelen tercih etme şansım olsaydı da iki atölyeden birini seçerdim ancak sanırım Mielcke kadar etkileyici olamazdı. Çünkü çok spontane gelişti ve aklımda canlandırdığım, hayal ettiğim, beklenti içerisinde olduğum bir şey yoktu. Kendimi tamamen akışa bıraktım ve çok keyif aldım.


Ben normalde pişmemiş balığa dokunamam bile. Ama o akşam jumbo karidesi de temizledim, balığı da kılçıklarından arındırdım. Normalde yapmayacağım şeyler yaptım ve çok hoşuma gitti.

Şef Mielcke çok sempatikti, diğer şeflerin de yardım etmek için sürekli etrafta olmaları çok hoşuma gitti. En güzel kısmı biz etrafı dağıtırken şarabımızı  tazeleyen ve arkamızdaki dağınıkları toplayan bir ekibin olmasıydı sanırım. Bir de şefin jesti : tatlı.  O nasıl güzel bir şeydi öyle :) Hala etkisindeyim.


Şefin bahsettiği , tam olarak tabiri hatırlamıyorum ama sanırım  "trash cuisine" demişti. Bu yaklaşımı da çok hoşuma giden detaylardan biriydi.

Truf mantarıyla , kobe beef ile yapılan bir yemekten ziyade normalde insanların çöpe attığı balığın kafası gibi parçaları değerlendirerek yemek yapmanın, yemek yapmayı daha challenging kıldığını düşünmesi çok hoşuma giden detaylardandı.


Uslu bir öğrenci olduğum için sertifikamı da aldım :) Yukarıdaki fotoğrafta da bu mutlu ana şahit oluyorsunuz :)

P.S: Bu tip konu dışı yazılarımı "hors sujet" etiketiyle filtreleyerek takip edebilirsiniz.